Vitamin ve Mineraller

   Sağlıklı olmanın temel koşullarından biri yeterli ve dengeli beslenmektir. Yetersiz ve dengesiz beslenme birçok sorunun (vitamin ve mineral yetersizlikleri, obezite, demir eksikliği anemisi, iyot yetersizliği hastalıkları, kalp damar hastalıkları, raşitizm, osteoporoz vb.) oluşmasına neden olur. Yeni nesillerin sağlıklı olması için sağlıklı bir gebelik şarttır. Sağlıklı bir toplumun oluşması için bireylerin beslenme konusunda bilinçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Toplumun sağlıklı yaşaması ülkenin ekonomik olarak gelişmesine de destek sağlar. Gebelikte doğru beslenme annenin ve gelişmekte olan fetüsün sağlığı açısından oldukça önemlidir. Bu dönemde alınan besin maddelerinin az ya da çok tüketilmesinin gebeliğe etkisi belirli durumlara göre değişkenlik gösterebilir. Doğru beslenmek sadece gebelikte değil kişinin tüm hayatı boyunca önemlidir(1).

   Vitaminler, doğal besin kaynaklarında bulunan, hücre yenilenmesine ve enerji üretimine yardımcı olan, vücudun günlük olarak belirli miktarlarda ihtiyaç duyduğu, yeterli olmadığı durumlarda dışardan takviye olarak alınması gereken düzenleyici ve direnç attırıcı maddelerdir. Ancak insan vücudunda vitaminlerin birçoğu üretilemez. Bu yüzden sağlık için gerekli olan miktar doğal besin kaynakları yoluyla alınamadığı takdirde ilave olarak alınabilmektedir(2).

   Suda çözünenler ve yağda çözünenler olmak üzere 2 çeşit vitamin bulunmaktadır. Suda çözünen vitaminler, vücut için gerekli olan miktar tüketildikten sonra boşaltım sistemi kanalıyla vücuttan atılır. Bu nedenle, bu tür vitaminlerin düzenli olarak alınması gerekmektedir. Yağda çözünen vitaminler ise, vücutta daha kolay depolanabilmektedir. Bu nedenle, suda çözünen vitaminlerin yağda çözünen vitaminlere göre daha sık tüketilmesi gerekmektedir(2).

   Mineraller de vitaminler gibi vücudun ihtiyaç duyduğu; vücut fonksiyonlarının sağlıklı bir şekilde yerine getirilmesi için gerekli olan elementlerdir. Mineraller vitaminlerin aksine inorganik maddelerdir. İnsan vücudu kendisi mineral üretemediği için besinler yoluyla ve/veya takviye şeklinde alınmalıdır. Kemik gelişiminde, hücre içinde ve dışında vücut sıvılarının kontrolünde ve yediğimiz yiyeceklerin enerjiye dönüştürülmesinde rol oynarlar(2).


FOLAT Nedir? FOLAT Faydaları?
Folik Asit mi, Yoksa Folat mı?

B9 (Folat) çoğunlukla sentetik formu olan folik asit ismiyle de bilinir. Çoğu vitamin desteğinin içerisinde folat değil, ucuz olması nedeniyle folik asit bulunur ama folik asit, kanda ve dokularda kullanılabilmesi için, bağırsaklarda ve karaciğerde metillenerek 5- metiltetrahidrofolat’a dönüştürülmek zorundadır. Ancak, çoğu kişide bu dönüşümü sağlayan enzimdeki genetik bir kusur nedeniyle, folik asit destekleri etkili olmayabilir. Folat depresyonda, hafıza güçlüklerinde beyin dostu bir vitamin olması nedeniyle önemlidir. Gebelikteki önemi bebeklerde doğumsal nörolojik kusurları önlemesidir(52). Böylelikle mutlaka Folat yani Metilfolat tercih edilmelidir.

FOLAT Faydaları?

    • DNA molekülünün sentezi, tamiri ve çeşitli biyokimyasal özelliklerine katkı sağlar.
    • Hücre bölünmesinde rol alır.
    • Kırmızı kan hücrelerinin olgunlaşmasına katkı sağlar(48).
    • Gebelikte görülen folat eksikliği doğumsal defektlerle ilişkilidir. Bununla birlikte, folat desteğinin fetüsü nöral tüp defektinden (NTD) koruduğu bilinmektedir (13).
    • Hücre bölünmesi, doku büyümesi için gereklidir (9).
    • Folat ancak Vitamin B12 ile birlikte alındığında gerekli ihtiyacı karşılayabilmekte ve metilasyon döngüsünü ancak tamamlayabilmektedir(3)

       Yaşamımız boyunca beslenme yoluyla sürekli almamız gereken vitaminlerin başında yer almaktadır.  Günlük ihtiyacımız olan folat’ın yetersiz beslenme nedeniyle alınamaması durumunda takviye edici gıdalardan alınarak eksiklik giderilebilir. Burada en önemli ayrım ise Folik Asit yerine Folat yani Metilfolat olanlarının tercih edilmesi gerekmektedir.
    Besinlerde doğal olarak oluşan ve suda çözünen bir organik bileşen olan Folat (B9), B grubu vitaminleri arasında yer alır. Folik asit ise folatın sentetik şeklidir. Folat, RNA ve DNA sentezi, transaminasyon ve metilasyon süreci için önemli olan birçok tek karbon transfer reaksiyonunda kofaktör olarak görev alır. Hücre bölünmesi, doku büyümesi için gereklidir (9).
       Folat ancak Vitamin B12 ile birlikte alındığında gerekli ihtiyacı karşılayabilmekte ve metilasyon döngüsünü ancak tamamlayabilmektedir. B12 vitamininin en önemli temel fonksiyonu, folat ile birlikte hücre bölünmesi veya çoğalması için gerekli olan DNA sentezini desteklemesidir. DNA sentezi için gerekli olan folik asid utilizasyonunu sağlar(3).
       Bu durum metil tuzağı hipotezi ile açıklanabilir (19). 5,10-metilen tetrahidrofolatın (5,10-MTHF), 5-MTHF dönüşümü metilen tetrahidrofolat redüktaz ile katalizlenir ve bu reaksiyon geri dönüşümsüzdür. 5-MTHF'nin folat-bağımlı reaksiyonlara katılabilmesinin tek yolu, B12-bağımlı metiyonin sentez enzimi üzerindendir. B12 vitamini eksik hücrelerde folat varlığı normaldir; bununla birlikte folat, metilasyon döngüsü ve DNA biyosentezine katılamayan 5-MTHF olarak tutulur; bu durum folat psödoeksikliği (pseudodeficiency) olarak adlandırılır (19,22). İntramusküler verilen B12 vitamini, metiyonin sentezi aktive eder, metilasyon döngüsünü ve DNA sentezini ve miyelinasyonu yeniden başlatır ve anemiyi önler.
    Dolayısı ile gebe olmayan kadınlara kıyasla gebe kadınların folat gereksinimi 5-10 kata çıkabilmekte, bu durum da gebe kadınlarda folat eksikliği riskini arttırmaktadır (11).

       Folat eksikliği megaloblastik anemi, hiperhomosisteinemi, DNA replikasyonu ve hücre bölünmesinde bozulmalara neden olmaktadır (9,12). Gebelerde artan folat gereksinimini tek başına diyetle karşılamak zor olduğu folat desteği önerilmektedir (12).
    Gebelikte görülen folat eksikliği doğumsal defektlerle ilişkilidir. Bununla birlikte, folat desteğinin fetüsü nöral tüp defektinden (NTD) koruduğu bilinmektedir (13).
       Nöral tüp defektinin etiyolojisi tam olarak bilinmemekle birlikte metiyonin eksikliği ve tek karbon metabolizmasındaki bozukluklar olası nedenler arasındadır (14,15). Ayrıca, gebe kadınlarda folat desteğinin spontan abortus riskini azalttığı bildirilmiştir (16).
    Düşük folat alımı, hücre bölünmesinde azalma, metilasyon reaksiyonlarının bozulması, inflamatuar sitokin üretimi, oksidatif stres düzeyi ve apoptozis artışı ile ilişkilidir ve bunlar embriyonun gelişimini etkileyebilmektedir (17).
    Yeterli folat alımı fetüsün kardiyovasküler sisteminin normal gelişimi için gereklidir. Gebelikte folik asit veya folik asit içeren multivitaminlerin kullanılması ile konjenital kalp anomalilerinin yaklaşık %40'ının önlenebileceği saptanmıştır (18)
    Yetersiz folat 5-metil-tetrahidrofolatın (5-MTHF) re-metilasyonunu önler ve homosistein birikmesine yol açar (19). Aşırı homosistein kardiyak nöral krest hücre göçü, farklılaşması, dağılımı, hücre döngüsü ilerlemesinde bozulmaların sonucunda konjenital kalp defektleri oluşabilir (20).

       Gebelik öncesi ve sırasında maternal folik asit desteğinin, bebeklerde çocukluk çağı lösemi riskine karşı koruma sağlayabileceği de belirtilmiştir (21).

    VİTAMİN B12 “METİLKOBALAMİN” ve FAYDALARI?
    Siyanokobalamin mi? Yoksa Metilkobalamin mi?


       Metilkobalamin B12 vitamininin doğal olarak metillenmiş formudur. Buna karşılık siyanokobalamin doğada bulunmayan daha ucuz sentetik formdur. Metilkobalamin alyuvar yapımı, sinir sağlığı ve beyin detoksifikasyonu için vazgeçilmez önemdedir. Noksanlığı anemiye, beyin ve sinir sistemi işlevlerinde bozulmaya neden olabilir(52). 
    B12 vitamini yapısında kobalt elementi bulunur.
    5 çeşit formu olduğunu söyleyebiliriz;

    • Metilkobalamin
    • Adenozilkobalamin
    • Hidroksikobalamin
    • Aquakobalamin
    • Siyanokobalamin

       İnsan vücudunda kanda metilkobalamin formunda bulunurken, hücre içinde adenozilkobalamin formunda bulunur. Vitaminin bu form değişiklikleri etkinliğinde önemlidir.
    İlginçtir ki siyanokobalamin formunun içinde çok az miktarda da olsa siyanür içeriği mevcuttur. Bu yüzden hastalara takviye formda B12 vitamini verirken hangi formda B12 verildiği önemlidir(53).



    Vitamin B12 Metilkobalamin Faydaları?

    • B12 vitamini, beynin ve sinir sisteminin normal işlevini sürdürmesi için çok önemlidir. Ayrıca alyuvarların oluşumunda önemli bir rol oynar. DNA'nın oluşturulmasına ve düzenlenmesine yardımcı olur.
    • Vücuttaki hemen her hücrenin metabolizması, yağ asitlerinin sentezinde ve enerji üretiminde rol oynayan B12 vitaminine bağlıdır. B12 vitamini, insan vücudunun folatı emmesine yardımcı olarak depolanan enerjinin salınmasını sağlar.
    • İnsan vücudu hemen her dakika sürekli milyonlarca alyuvar hücresi üretir. Bu hücrelerin çoğalması için B12 vitamini gereklidir. B12 vitamini seviyeleri çok düşükse alyuvar hücrelerinin üretimi azalır. Alyuvar hücresi sayısının düşmesi düşerse anemiye yol açar(49).
    • Gebelikte gereksinimi artan bir diğer vitamin B12 vitaminidir. Yaşamın ilk yıllarında merkezi sinir sisteminin gelişimi ve miyelinasyonu için B12 vitamini gereklidir (23).

       Sağlıklı bireylerde besinden veya besin desteğinden fazla miktarda B12 vitamini alımı ile ilişkili herhangi bir olumsuz etki bildirilmemiştir. Hastalara verilen 1-5 mg/gün arasında B12 vitamini dozlarının uzun dönem oral veya parenteral uygulamasında yan etki görülmemiştir (24).
    Gebelikte gereksinimi artan bir diğer vitamin B12 vitaminidir. Yaşamın ilk yıllarında merkezi sinir sisteminin gelişimi ve miyelinasyonu için B12 vitamini gereklidir (23). B12 vitamini, birçok hücresel süreçte görev alan B grubu vitaminlerinden biridir ve vücutta iki önemli reaksiyonda koenzim olarak gereklidir. Bunlardan biri, metilmalonil-koenzim A (CoA) mutaz tarafından metilmalonil-CoA'nın süksinil-CoA'ya dönüşümüdür. Diğeri ise homosisteinin metiyonine dönüşümündeki rolüdür (24).
    Ayrıca gebelikte hiperhomosisteinemi durumu, gebelik yaşına göre küçük doğum, erken ve tekrarlayan düşük, intrauterin büyüme geriliği, düşük doğum ağırlığı, gestasyonel hipertansiyon, nöral tüp defektleri, erken doğum dahil olmak üzere, birçok olumsuz sonuç için daha yüksek bir risk ile ilişkilendirilmiştir (25-26).

       Yetersiz B12 vitamini alımının folat metabolizmasını bozabileceği ve fetal gelişimi (NTD), nörolojik fonksiyonları (demiyelinizasyon) etkileyen anormallikler ile ilişkili olabileceği göz önünde bulundurulmalı; gebelerde B12 vitamin eksikliği önlenmelidir. Bu kapsamda gebenin yeterli ve dengeli beslenmesini sağlamak, annenin ve bebeğin sağlığını korumak-geliştirmek açısından bu özel dönemde diyetisyene başvurulması, besin tüketimlerinin değerlendirilmesi uygun olacaktır. B12 vitaminin toksisitesi konusunda sınırlı veri olmakla birlikte özellikle besin desteği olarak kullanımında hekime danışılması olumsuz sonuçların önlenmesi açısından doğru bir yaklaşımdır. Dünya Sağlık Örgütü ve Gıda ve Tarım Örgütü tarafından gebelikte önerilen B12 vitamini referans alım düzeyi 2.6 mcg/gündür (54). Gebeler için TÜBER ve EFSA’da önerilen B12 vitamini yeterli alım düzeyi ise 4.5 mcg/gün’dür (8, 24).

     

    VİTAMİN B6 (PİRİDOKSİN)
    Vitamin B6 Faydaları?

    • B6 (Piridoksin) akrabaları olan B12 ve B9 ile birlikte, B6 vitamini kalp hastalığıyla alakalı bir madde olan homosistein adlı amino asidin düzeylerini kontrol eder.
    • Piridoksin duygu durumu ve uyku düzeni için önemli bir vitamindir çünkü vücudun serotonin ve melatonin üretmesine yardımcı olur. Bazı çalışmalar romatoid artritli kişilerde B6 vitamininin enflamasyonu azaltabildiğini düşündürmektedir(52). 
    • Beyin ve sinir sisteminin sağlığını korur, Alzheimer gibi nörolojik hastalıklara karşı korur.
    • Ruh halini iyileştirerek depresyon riskini azaltır.
    • Hemoglobin üretimine yardımcı olarak kansızlık (anemi) gelişimini önler.
    • Kadınlarda regl öncesi dönemde görülen premenstrual sendromun (PMS) hafifletilmesine yardımcı olur.
    • Damar sağlığını koruyarak kalp ve damar hastalıklarına karşı koruma sağlar.
    • Hamilelikte görülen mide bulantılarının azaltılmasını sağlar.
    • Kanserden korunmaya yardımcı olur.
    • Göz sağlığının korunması üzerinde etkilidir.
    • Romatoid artrit hastalığından kaynaklı inflamasyonun tedavi edilmesine katkıda bulunur(50).

       B6 vitamini; vücutta gerçekleşen enzim reaksiyonlarının çoğunda görev alan bir vitamin çeşididir. Özellikle beyin gelişimi, bağışıklık sistemi faaliyetleri ve diğer B vitamini türleri gibi besinlerden enerji elde etme süreçleri açısından oldukça önemlidir. B6 vitamini eksikliği genel olarak vücutta B12 ve B9 vitamini eksikliğine bağlı olarak gelişir. Belirtiler hafif geçirilebileceği gibi, depresyon, anemi ve bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi durumlar da B6 vitamini eksikliğinde görülebilir(47).
    Vücudumuz, yüzden fazla kimyasal tepkimede B6 vitaminine ihtiyaç duyar. Sinir sisteminin düzenli bir şekilde çalışmasına katkı sağlar. B6 vitamininin eksikliğinin, Dudak kenarlarında yara, saç dökülmesi ve halsizlik gibi belirtileri olabilir (2).


    Homosistein Nedir?
       İnsan vücudu tarafından sentezlenemediği için beslenme yoluyla dışarıdan temin edilmesi şart olan temel aminoasitlerden biridir.
       Homosisteinin vücuttaki işlevi bir ara madde olmasıdır. Metiyonin amino asidinin glutatyon denen çok önemli bir antioksidana dönüştüğü yolun bir ara parçasıdır.
       Aynı zamanda hücrelerimizde önemli bir biyokimyasal yolak olan, pek çok kritik vücut işlevine katkıda bulunan Metilasyon Döngüsünün ana parçalarından biri homosisteindir. 
       Homosistein metiyonine geri dönüştürülebilir, glutatyona dönüştürülebilir veya S-adenozil L-Metiyonine dönüşebilir. Bu moleküllerin her biri, dengede olduklarında metilasyon süreci üzerinden sağlık halinin sürdürülmesinde büyük öneme sahiptir. 
       Homosistein düzeylerinin yükselmesinin sağlığımız açısından pek çok olumsuz sonucu vardır. O nedenle homosistein vücutta optimum düzeylerde tutulması gereken bir maddedir. Homosistein düzeyimizi bilmek, eğer yüksekse bunu düşürmek için gerekli önlemleri almak, bizi kalp ve damar hastalıklarının gelişmesine karşı koruyacaktır. Homosistein düzeylerine rutin tıbbi kontrollerde her zaman bakılmayabilir ama homosistein düzeyleri yüksekse bu durum, koroner kalp hastalığı riskinizin arttığı anlamına gelir zira arterlerin içini döşeyen kırılgan yapıdaki endotel tabakası zarar görebilir.
       Endotel hasarı, kalp krizleri ve inmeye sonuçlanan ateroskleroz sürecini başlatan bir faktördür. Sigara ve aşırı kilo gibi homosistein yüksekliği de kalp hastalığı için bağımsız bir risk faktörü olarak kabul edilmiştir. Homosistein testi tek başına veya daha spesifik kardiyolojik tetkiklerle birlikte yapılabilir.
       Homosistein 3 özel vitamine bağımlıdır, bunlar; aktif formdaki Folat, B12 ve B6 vitaminleridir.
       Homosistein düzeylerini düşürmeye yardımcı olan bir diğer konu. Belirli nütrientlerle vücudun desteklenmesidir. Vücudumuz belirli besin öğelerini doğru miktarda ve kullanılabilir formda alabildiği takdirde biyokimyasal işlevlerini aksamadan sürdürebilir. Doğru beslenmeyle uygun biyokimyasal destek sağlanması, homosistein düzeylerinin düşürülebilmesi için çok önemlidir.
    Çok sayıda çalışma homosistein düzeylerinin düşürülmesinin ve Alzheimer hastalığının önlenmesinde faydalı olduğunu da göstermektedir. Ayrıca homosistein düzeylerinin normal olması, vücutta yeterli aktif B12 ve folat bulunduğunun bir göstergesidir(56).



    İYOT ve FAYDALARI?

    • Tiroid hormonları embriyonik yaşamın ilk haftalarından başlayarak beyin gelişimi başta olmak üzere embriyonun genel büyüme ve gelişimi için çok önemlidir(27,28).
    • Özellikle hamilelikte iyot eksikliği bebekte gelişim bozuklukları, beyin gelişiminde gerilik, cücelik, sakatlık gibi ciddi sorunlara yol açabilmektedir(2).
    • Metabolizma hızının kontrolü – optimal enerji düzeyi: İyot tiroid bezlerinin çalışmasını etkilediği için, vücudun bazal metabolik hızının kontrolünden doğrudan sorumludur. Metabolizma hızının belirli bir seviyede olması, vücudun organ sistemlerinin ve biyokimyasal süreçlerinin verimliliğini sağlar. Uyku döngüsü, besin öğelerinin emilimi ve gıdaların kullanılabilir enerjiye dönüştürülmesi de buna dahildir. Tiroksin ve triiyodutironin gibi hormonlar kan basıncı, kalp hızı, vücut sıcaklığı ve vücut ağırlığı üzerinde etkilidir. Vücudun bazal metabolizma hızının [BMR] (Basal Metabolic Rate) sürdürülmesi için vücudun bu hormonlara gereksinimi vardır. Protein sentezinde de rol oynarlar.
    • Kanserden korunma – meme kanserinin önlenmesi: İyot, kanserli hücrelerin kendi kendini öldürmesi demek olan apoptoz (planlı hücre ölümü) teşvik eder. Mutasyona uğramış hücrelerin yok edilmesine yardımcı olurken sağlıklı hücrelere zarar vermez. İyottan zengin gıdaların meme tümörü gelişmesini baskıladığını gösteren kanıtlar vardır. Ayrıca Japonya gibi iyottan zengin beslenen ülkelerde kadınlar bol miktarda yosun ve deniz ürünü tükettiklerinden meme kanseri oranlarının düşük olması bu varsayımı desteklemektedir.
    • Detoks özelliği; İyot vücuttan kurşun, civa gibi ağır metallerin ve başka biyolojik toksinlerin atılmasını sağlayabilir. İyodun meme bezlerinin sağlığı, midede yerleşen gastrit ve mide kanseri nedeni H.pylori bakterisine karşı antibakteriyel etki göstermesi, antioksidan etkileri gibi tiroid dışı birçok yararı vardır.
    • Bağışıklık; İyot bağışıklığı destekler. Serbest hidroksil radikallerini yakalar. Antioksidan aktiviteyi uyararak ve artırarak kanser ve kalp hastalığı gibi kronik hastalıklara karşı korunmayı sağlar. Beyin hücrelerini, hücre zarındaki yağ asitlerine serbest radikallerin bağlanmasını önleyerek onları oksitlenme hasarına karşı koruduğu gösterilmiştir.
    • Cilt, saç ve diş sağlığı: Kuru, tahriş olmuş, pullanan ve enflamasyonlu bir cilt yapısı iyot eksikliğinin sık rastlanan bir belirtisidir. İyot parlak bir cilt, canlı saçlar ve sağlıklı dişler için önem taşıyan bir eser mineraldir. İyot eksikliği saç dökülmesi nedenidir.
    • Büyüme ve Gelişme: Bebeklikte ve büyüme çağında yeterli iyot alınmaması veya hamilelerdeki iyot eksikliği önemli bir büyüme-gelişme geriliği nedenidir. İyot eksikliğinin aşırı olması kretinizm denen ağır bir gerilik tablosuna neden olur. Bu noksanlıkların önlenmesi için hamilelerde ve büyüme çağında iyot desteği önemli bir konudur(51).

       Vücutta en fazla tiroid bezlerinde bulunan iyot; büyüme, gelişme, sinir sistemi ve üreme faaliyetleri bakımından önemli bir mineraldir. Boynun ön tarafında yer alan tiroid bezi, tiroid hormonlarının yapımında görevlidir. Tiroid bezinin bu hormonu üretebilmesi için iyot mineraline gereksinimi vardır. İyot eksikliği durumunda; guatr, gelişim bozukluğu, zeka geriliği, metabolizma bozukluğu, normal olmayan kilo artışları gibi çeşitli rahatsızlıklar görülebilmektedir. Özellikle hamilelikte iyot eksikliği bebekte gelişim bozuklukları, beyin gelişiminde gerilik, cücelik, sakatlık gibi ciddi sorunlara yol açabilmektedir (2).
       Fetüsün tiroid bezi gestasyonun 10-12. haftalarında gelişir ve hormon üretimi ve salınımı açısından 18-20. haftalar arasında fonksiyonellik kazanır. Bu nedenle, gebeliğin ilk yarısında fetusün nöronal gelişimi, özellikle miyelinasyonu, maternal tiroid hormonuna bağımlıdır. Gebelik sürecinde östrojen etkilerine bağlı olarak tiroksin bağlayıcı globulin seviyeleri artar. Gebeliğin ilk trimesterinde, insan koryonik gonadotropin hormonu tiroid uyarıcı hormon reseptörlerini uyarır. Bu hormonal değişiklikler sonucu maternal tiroid hormonu üretiminde %50 artış görülür. Tiroid hormonları embriyonik yaşamın ilk haftalarından başlayarak beyin gelişimi başta olmak üzere embriyonun genel büyüme ve gelişimi için çok önemlidir. Bununla birlikte gebeliğin ilk trimesterinden başlayarak artan glomerüler filtrasyon hızı tiroid hormon sentezi için gerekli olan iyotun renal klerensini %30-50 arttırır. Ayrıca maternal kandan fetüse transplasental iyot geçişi de yaşanmaktadır. Tüm bu değişiklikler gebelikte iyot gereksiniminin artmasına yol açtığı için gebeler iyot yetersizliği hastalıkları açısından riskli bir grup olarak görülmektedir (27,32).
    İyot yetersizliği hem gebe hem de bebek üzerinde; prematüre doğum, düşük, mental retardasyon, konjenital anormali, guatr, hipotroidizm, yetersiz büyüme ve kognitif problemler gibi birçok olumsuz sonuca yol açmaktadır. Ciddi ve orta derecede iyot yetersizliğinin görüldüğü bölgelerde gebenin iyot yetersizliği ile çocuğun nörokognitif gelişimi arasında ilişki olduğu gösterilmiştir (29). Bu bölgelerde gebelere verilen iyot desteğinin çocukların nörogelişimi üzerinde olumlu etkiler sağladığı da belirlenmiştir (30,31). Çok hafif iyot yetersizliğinin bile çocuğun zekâ düzeyi ve işitsel fonksiyonunda bozukluklara yol açabileceğini gösteren kanıtlar mevcuttur (29,32).
       Yeterli iyot alımı; iyottan zengin besin tüketimi arttırılarak, iyotlu tuz tercih edilerek veya iyot destekleri kullanılarak sağlanabilir(33). DSÖ, tuz iyodizasyonunun mümkün olmadığı veya yetersiz olduğu ciddi iyot eksikliği olan bölgelerde; gebelere, emziklilere, üreme çağındaki kadınlara ve iki yaşın altındaki çocuklara günlük olarak düşük dozlarda iyot takviyesi veya her 6-12 ayda bir yüksek dozda oral yolla iyotlu yağ verilmesini önermektedir (34). Ayrıca besinsel iyot yetersizliğinin yaşandığı ve iyotlu tuz kullanan ev oranının %90’nın altında olduğu bölgelerde de gebeler gibi bazı hassas gruplarda iyot desteğinin kullanılması önerilmektedir (35). Fakat iyot yetersizliğinin görülmediği gelişmiş ülkelerde bile gebeliğin erken dönemlerinde iyot desteği yaygın olarak verilmekte ve gerekçe olarak da iyot yetersizliği sonucunda görülebilecek risklerin, iyotun fazla alınması sonucu görülebilecek risklerden daha fazla olması gösterilmektedir (36).

     



    VİTAMİN B1 (TİAMİN)
       Suda çözünen vitaminlerden olan B1 vitamini, yediğimiz gıdaların enerjiye dönüşmesine yardım eder. Bu nedenle, vücuttaki hücrelerin gelişimi ve büyümesi için önemlidir. Kalp ve sinir sisteminin enerji ihtiyacını karşılar.
       Bu vitaminin eksikliği, nörolojik hastalıklarla kalp rahatsızlıklarına neden olabilir. Tiamin eksikliği genellikle başka vitamin eksiklikleri ve kalori yetersizliği ile birliktedir. Tiamin eksikliğinde ilk ortaya çıkan belirtiler iştahsızlık ve anksiete (kaygı) haline benzeyen belirtilerdir (2).
       Gebelik sırasında yaklaşık olarak %50 oranında biyokimyasal tiamin eksikliği gelişir, serum düzeyi düşer fakat bir çok kadında normal sınırlar içinde kalır. Tiamin glukoz oksidasyonu için pankreatik beta hücrelerinden insülin üretimi ve hücre büyümesi için gereklidir. Tiamin verilmesi, gebelerde glukoz toleransını artırır, intrauterin büyümeyi sağlar ve düşük doğum ağırlığını önler (6). Düşük doğum ağırlığı olan ve vitamin eksikliği bulunan 77 gebenin % 19’undan doğan ve vitamin eksikliği bulunan yenidoğanlarda aynı zamanda tiamin eksikliği de mevcuttur (4). Tüm yenidoğanların tiamin konsantrasyonu gebelerden daha yüksektir. Aynı zamanda gestasyonel diyabet (GDM) nedeniyle insülin tedavisi alan annelerin kord kanında tiamin konsantrasyonu da daha yüksektir. GDM tedavisi alan annelerden doğan bebeklerde belirgin bir kilo azalması gözlenmektedir. Sağlıklı gebelerin makrozomik bebek doğurmalarına neden olabilir fakat yalnızca diabet tedavisi almış makrozomik bebeklerin kan değerlerinde belirgin bir tiamin konsantrasyon düşüklüğü saptanır. Vitamin takviyesine rağmen subklinik tiamin düşüklüğü tesbit edilmiştir (44).



    VİTAMİN B2 (RİBOFLAVİN) NEDİR?


       Riboflavin adıyla da bilinen B2 vitamini suda eriyebilen bir vitamin türüdür. B2 vitamini vücutta depolanmadığı için günlük olarak tüketilen besinlerden alınmalıdır. Vücudun enerji üretimi ve sinir sisteminin sağlıklı çalışabilmesi için gerekli bir vitamindir.


    B2 Vitamini Görevleri ve Faydaları
       B2 vitamini vücudun birçok fonksiyonunun sağlıklı çalışabilmesi için önemli bir role sahiptir. Besinlerden enerji üretilmesinde görev alan B2 vitamini, sinir sisteminin düzenli çalışması için de gerekli bir vitamindir. Deri, saç ve tırnak gibi dokuların oksijen kullanımına da destek olmaktadır.
       B2 vitamini büyüme ve gelişmede önemli bir rol oynamakta, yaşlanma sürecini azaltmakta ve kanser riskine karşı koruma sağlamaktadır. Ayrıca astım ve bronşit hastalığı için de fayda sağlayan bir vitamindir.
       Antikor ve kırmızı kan hücre üretimi için de B2 vitamini alınmalıdır. Tiroid, baş ağrısı, katarakt, egzama, dermatit, romatoid artrit gibi birçok hastalığın önlenmesinde etkili bir vitamindir(47).


    B2 Vitamini Eksikliğinde…
    - Protein, yağ ve karbonhidrat emiliminde sorunlar oluşur.
    - Sindirim problemleri yaşanabilir.
    - Saç renginde matlık, ciltte kırışıklıklar oluşabilir.
    - Ağız ve dilde yaralar oluşabilir.
    - İştah kaybı görülebilir.
    - Göz yorgunluğu, gözlerde kanlanma, görme bozuklukları gibi şikayetlere sebep olabilir.
    - Katarakt riskini artırır.
    - Mental depresyon ve unutkanlığa yol açabilir.


       Yetişkinlerde 1 mg – 2 mg arasında değişmektedir.
       Gebelik ve emzirme durumlarında B2 vitamini ihtiyacı 15 mg’a kadar çıkabilir (47).


    VİTAMİN B5 (PANTOTENİK ASİT)


       Pantotenik asit olarak da bilinen B5 vitamini, birçok farklı besinin yapısında bulunması nedeniyle vücutta eksikliği nadir olarak görülen bir vitamin çeşididir. B5 vitamini eksikliği genellikle el-ayak uyuşması, baş ağrısı ve iştahsızlık şeklinde belirti gösterir(47).

    Vitamin B5 Faydaları

    • Yağların ve karbonhidratların parçalanarak vücutta enerji elde edilmesinin yanı sıra testosteron dahil seks ve stres hormonlarının yapımından sorumludur. Çalışmalar B5’in cilt sağlığını koruduğunu,  cilt lekeleri gibi yaşlanma belirtilerini azalttığını göstermektedir(52).
    • Vücutta depolanmaz, suda eridiği için kolaylıkla atılır. Günlük olarak alınmalıdır. İnsan için hayati önemi olan maddelerin oluşumuna etkilidir. ADP (Adenozin difosfat ) ile birlikte koenzim A yı oluşturur.
    • Koenzim A insan yaşamında gerekli olan bir çok işlem için olması şart olan bir enzimdir. Böbrek üstü bezine etki ederek kortizol gibi steroid hormonların yapımını sağlar. Bu hormonların katkısı ile yaşlanma ve cilt kırışıklıkları üzerine olumlu etkiler yapar.
    • Anti stres özelliği ile ruhsal yapı üzerine etkilidir. Sindirim sisteminin işleyişine katkı sağlar. Kandaki alyuvarların ve savunma maddelerinin yapımına faydalıdır(45).
    • B5 vitamini vücutta yeni protein ve koenzim gibi yapıların metabolik işlemlerine katılmanın yanı sıra, enerji üretimi için de gereklidir. Kırmızı kan hücreleri aracılığıyla vücudun farklı bölgelerine taşınan B5 vitamini, besinlerin farklı dokularda enerji üretmesi sürecine katkıda bulunur(47).

    VİTAMİN C (ASKORBİK ASİT)


       Suda çözünen vitaminlerdendir. Sahip olduğu güçlü antioksidan etkisi ile hücreleri serbest radikallere karşı korumaya yardım eder. Yaraların iyileşmesinde kullanılan bir protein olan kolajenlerin üretiminde de vücudumuz C vitaminine ihtiyaç duyar. Ayrıca, vücudumuzu hastalıklara karşı korumak için, bağışıklık sisteminin sağlıklı bir şekilde çalışmasına yardım eder. Eksikliğinde skorbüt hastalığı oluşmaktadır. Skorbütte deride peteşi ve ekimoz tarzında kanamalar, diş etlerinde şişme ve kanamalar, idrarda kanama ve mide barsak kanalında kanamalar (hematemez ve melena) en çok dikkati çeken bulgulardır. Deri kaba ve kuru bir hal alır, kalça ve bacaklarda kıl folikülerinde hiperkeratotik değişiklikler oluşur. Kemiklerin büyümesi durur, kemik mineralini yitirir, osteoporoz ortaya çıkar (2).”
       Vitamin C doku kollajeni, demir emilimi ve folat metabolizması için esansiyel bir vitamindir. Vitamin C serum değerleri 40. gebelik haftasında yarı yarıya düşer. Göbek kordonundaki konsantrasyonu anneye göre %50 daha yüksektir (5).


    Glutatyon için C Vitamini gerekli midir?
       C Vitamini kırmızı kan hücrelerinde ve lenfositlerde glutatyon düzeyini artırır. Glutatyon, hücrelerin enerji santralleri olan mitokondrilerin sağlıklı bir şekilde çalışması için gereklidir. Hasarlanmış veya işlev bozukluğu olan mitokondrilerin kanserleşme sürecinde kritik bir yeri vardır. Mitokondrilerin çalışması toksinler veya sağlıksız hücresel ortam nedeniyle bozulduğunda hücre solunum için oksijen yerine glukoz (şeker) kullanılan daha ilkel bir solunum formuna geçtiğinde kanserleşmektedir.
       Sağlıklı kalmak, performansınızı artırmak, hastalıkları önlemek ve yaşlanmanın etkilerinden korunmak,  bağışıklık işlevi ve enflamasyon’un kontrolü için glutatyon düzeyleri yüksek tutulmalıdır. Araştırmalar yüksek glutatyon düzeylerinin kas hasarını azalttığını, kasların iyileşme süresini kısalttığını, kas kuvveti ve dayanıklılığını artırdığını ve metabolizmayı yağ depolama yerine kas yapımına kaydırdığını göstermektedir.
       Glutatyon, sağlıklı kalmak ve hastalıktan korunmak için en önemli moleküllerden biridir. Yaşlanma, kanser, kalp damar hastalıkları, bunama (demans) ve başka birçok kronik / dejeneratif hastalığın önlenmesinde temel öneme sahip olan glutatyon üç yapı taşından oluşur, bunlar  sisteine, glisin  ve glutamin  aminoasitleridir. Glutatyon vücudumuzda doğal olarak üretilir. Glutatyona “ana anti-oksidan” denilmesinin sebebi, onun serbest radikalleri yakalayarak karaciğere taşır ve burada kendisini yenileyerek tekrar işine geri dönmesidir. Glutatyon düzeyini arttırmak için, C Vitamini ile birlikte; Folat, Vitamin B6 ve Vitamin B12, Biotin gibi metilasyon nütrientlerini içeren karaciğer, mercimek, ıspanak, kuşkonmaz, avokado, maydanoz, pancar, börülce tüketilmesi önerilir(54)
    .



    BİOTİN ve FAYDALARI NEDİR?


       Biotin, B vitamini ailesine ait bir vitamindir. B7 vitamini ya da H vitamini olarak da adlandırılmaktadır. Biotin, suda çözünen bir vitamin olduğu için vücutta depolanamaz. Bu nedenle, gıda yoluyla yeterli derecede tüketmek gereklidir. Biotin; karbonhidrat, protein ve yağ metabolizması gibi birçok metabolik süreçte ayrıca hücre büyümesinin yanı sıra DNA ve protein sentezinde görev alır. Biotin seviyesi kan testiyle belirlenmektedir (46).
       Tüm B vitaminleri gibi biotin de enzimlerin bir bileşenidir ve bu nedenle vücuttaki sayısız metabolik süreçte yer almaktadır. Peki biotin yani H vitamini ne işe yaramaktadır?
       Biotin, kardiyovasküler sistem, metabolizma, sindirim ve sinir sisteminde birçok önemli işleve sahiptir. Amino asitlerin, glikoz ve yağ asitlerinin işlenmesinde yer alır ve karbonhidratları, proteinleri ve yağları enerjiye dönüştürür. Biotin, kan hücrelerinin ve sinir dokusunun bakımını da sağlar. Kan şekeri düzeylerini normalleştirmeye ve diyabeti önlemeye yardımcı olabilir. Kötü kolesterolü (LDL) düşürür ve iyi kolesterolü (HDL) artırarak kalp hastalıklarına karşı koruyucu etki göstermektedir (46).
       Biotin doku oluşumunu ve yenilenmesini destekler. Saç, cilt ve tırnak oluşumu için temel protein olan keratin üretiminde görev alır. Bu sebeple biotin cilt, saç ve tırnak sağlığı için önemli bir vitamindir.  Biotin eksikliği saçların güçsüzleşip dökülmesine, tırnakların kırılgan olmasına neden olabilmektedir.  Cilt içinde önemli bir vitamin olan biotin cildin su dengesini de düzenlenmesinde rol oynar (46).


    Biotin (H vitamini) eksikliği nedir?
       Biotin eksikliği nadir görülür ve ancak uzun bir süre sonra fark edilir hale gelir. Örneğin saç dökülmesi ve kas ağrısyla kendini gösterir. Ayrıca sinir sistemi bozulabilir ve depresif ruh halleri ortaya çıkabilir. Eksiklik riski, esas olarak, doğuştan biotin kullanımı bozuk olan veya az miktarda biotin tükettikleri bir diyeti kalıcı olarak uygulayan kişilerde mevcuttur. Hamile kadınlar, çocuklar ve aşırı alkol tüketenler biotin eksikliği için risk grubunda olabilir (46).


    Günlük Biotin ihtiyacı nedir?
       Sağlıklı ve dengeli bir beslenme uygulayan yetişkinler biotin ihtiyaçlarını genellikle sorunsuz bir şekilde karşılamaktadır. Günlük biotin ihtiyacı; 15 yaş ve üstü yetişkinler için günlük 30-50 mikrogram olarak önerilmektedir. Çocuklar için daha düşük değerler yeterli olabilmektedir. Biotin eksikliğini kan testi ile belirlenebilmektedir (46).

    Saç dökülmesi  nedeni’ne,  Biotin gerçekten yardımcı olur mu?
       Biotin saçın temel yapı taşı olan keratinin oluşumunu destekleyen önemli bir vitamindir. Biotin cilt ve tırnak sağlığı içinde çok gereklidir. Biotin eksikliği saçların güçsüzleşip dökülmesine, tırnakların kırılgan olmasına ve cilt kalitesinin bozulmasına neden olabilmektedir. Biotin eksikliğine bağlı olarak gelişen saç dökülmelerinde biotin seviyelerinin normale gelmesi saç dökülmelerini durdurabilmektedir(46).


    DEMİR VİTAMİNİ


       En iyi demir kaynağı olan gıdalar et, kümes hayvanları, balık, yumurta ve demirle zenginleştirilen (içine demir katılan) besinlerdir. Bu gıdaları düzenli olarak tüketmiyorsanız veya demir takviyesi almıyorsanız sizde demir eksikliği anemisi gelişmesi olasılığı daha fazladır.
       Doğru besinler yenirse vejetaryen beslenme ile de yeterli demir sağlanabilir. Örneğin, et olmayan demir kaynakları arasında ıspanak ve diğer koyu yeşil yapraklı sebzeler, bazı tür bakliyat, kurutulmuş meyveler, demir katılmış ekmekler ve mısır gevrekleri bulunur.
       Gebelik ve çocukluk gibi hayatın bazı dönemlerinde beslenmeyle yeterli demir alınması zor olabilir. Bunun nedeni böyle büyüme ve gelişme zamanlarında demir gereksiniminin artmasıdır(55).
       Kanda oksijen taşımakla görevli hemoglobin adı verilen kan proteinin üretilmesi için gerekli olan demir, vücudun gelişimi için önemli bir mineraldir. İhtiyaçtan fazlası alındığında vücut tarafından depolanmaktadır. Erkeklere göre kadınlarda eksikliği daha fazla görülmektedir. Demir eksikliği ile meydana gelen anemi, en yaygın görülen kansızlık sorunudur. Vücutta yeteri derecede demir olmadığı zaman gerekli hemoglobin üretilememekte ve dokular için hayati olan oksijen taşınamamaktadır. Demir eksikliği; halsizlik, yorgunluk, çarpıntı, baş dönmesi, saçlarda dökülme gibi rahatsızlıklara neden olmaktadır. Demir mineralinin etkisini ve emilimini artırması için C vitamini ile birlikte alınması tavsiye edilmektedir(2).
       Çocuk doğurma yaşındaki kadınlar aylık menstruasyon (âdet) kanamaları sırasında gerçekleşen kan kaybından dolayı demir eksikliği anemisi açısından daha fazla risk altındadırlar. Çocuk doğurma yaşındaki yaklaşık beş kadından birinde demir eksikliği anemisi vardır.
    Hamile kadınlar da demir gereksinimleri normalden iki kat daha fazla olduğu için demir eksikliği anemisi bakımından daha yüksek risk altındadır. Artan kan hacmi ve anne karnındaki bebeğin büyümesi için fazladan demir gereklidir.
       Hamile kadınların yaklaşık yarısında demir eksikliği anemisi görülür. Bu durum erken doğum ve düşük doğum ağırlıklı bebek doğurma riskini artırabilir(55).
       Demir, bebeğin gelişimi ve büyümesine destek olur. Demir aynı zamanda kanın yeterli sayıda sağlıklı kırmızı kan hücresinden yoksun olması durumunu yani; kansızlığı önlemede yardımcı olur (37).



    VİTAMİN D3 (KOLEKALSİFEROL)


       D vitamini gıdalar içerisinde bulunan, kasların hareketine yardımcı olan, özellikle kemikleri güçlendiren bir yapı maddesidir. Yağda çözünen vitaminlerdendir. Gıdalarda ve takviyelerde yer alan, kemiklerin temel yapıtaşı olan kalsiyumun vücutta absorbe edilmesine yardım eder. Örneğin, sinirler beyin tarafından iletilen mesajların organlara iletilmesinde D vitaminine ihtiyaç duyar. Kalsiyumla birlikte, yetişkinlerde kemik erimesinin önlenmesine yardım eder. Temel D vitamini kaynağı güneştir. Bunun için vücudun güneşle doğrudan temas etmesi gerekmektedir. Evin içerisinde camın arkasından temas eden güneş vücutta D vitamini oluşturmaz. Havanın bulutlu olması, gölge ve koyu ten vücudun D vitamini üretimini azaltır(2).
       Çok az gıdada D vitamini doğal olarak bulunmaktadır. Somon ve ton balığı gibi yağlı balıklar en iyi D vitamini kaynaklarındandır. Ciğer, yumurta sarısı ve peynir düşük düzeyde D vitamini içermektedir. Bununla birlikte, bazı portakal suları ile yoğurtların, margarinlerin içerisine de D vitamini eklenebilmektedir. Bununla birlikte, takviye edici gıdaların içeriğinde de D2 ve D3 formunda olmak üzere, iki tür D vitamini yer alabilmektedir. Her iki tür de kandaki D vitaminini artırmaktadır (2).
       D vitamininin vücuttaki doğal şekli kolekalsiferol adı verilen maddedir (D3 vitamini). Ciltte, ultraviyole ışığa (güneş ışığı) maruz kalındığında, vücutta sentezlenmiş olan ya da diyetle alınan kolesterolden D3 vitamini oluşur(2).
       D vitamini eksikliğinde özellikle kemik, diş, tırnak oluşumunu aksatan kalsiyum anormallikleri ortaya çıkar. D vitamini eksikliği yüzünden başta östrojen hormonunun yetersiz kaldığı menopoz dönemindeki kadınlar olmak üzere erişkinlerde, hipokalsemi ve kemik kaybı olur. Araştırmalar, kadınlarda menopoz döneminde gözlenen osteoporozda östrojen hormonunun eksikliğinden çok, D vitamini ve kalsiyum yetersizliğinin etkili olduğunu, özellikle 30 yaşından itibaren kalsiyum ve D vitaminini yeterli düzeyde almayan kadınların risk altında bulunduğunu ortaya koymaktadır (2).
       Büyüme sırasında kemikten mineral çekilmesi (demineralizasyon), kemik matriksine mineral çökme işleminin yetersiz olmasına yol açar ve erişkinlerde ciddi kemik bozukluklarına neden olabilir. Kemiklere kalsiyum çökmesinde ortaya çıkan yetersizlik ile birlikte, büyüme sırasında mineral çökmediği için yumuşamış olan yapıların üzerine ağırlık binmesi sonucu kemiğin şekli değişir (2).
       Ülkemizde gebelik ve emzirme döneminde annelere D vitamini desteği sağlanması hem anne sağlığı bakımından hem de bebeklerde D vitamini eksikliğinin önlenmesi bakımından gereklidir. Sağlık Bakanlığı’nın başlattığı ücretsiz D vitamini dağıtılmasına dayanan programa göre; gebelere 12. haftadan itibaren D vitamini desteği başlanmakta ve doğum sonrası 6 ay destek devam etmektedir. Bu dönemde günlük D vitamini dozu tek doz 1200 IU (9 damla) önerilmektedir (8). Bebeklerin de yaşamın ilk haftasından itibaren beslenme tarzı ne olursa olsun (formül mama veya anne sütü) en az bir yaşına kadar günde 400 IU (günde 3 damla) D vitamini alması hedeflenmektedir(42). Ayrıca, postnatal D vitamini takviyesinin bebeklerdeki D vitamini durumunu iyileştirdiği, maternal D vitamini durumunun fetal süreçte sebep olduğu olumsuz kemik değişikliklerini düzelttiği vurgulanmaktadır (43).
       Son 20 yılda dikkatler anne ve bebeğin biyolojik birliği temelinde D vitamini eksikliğinin anne ve bebeğin ortak bir sorunu olduğuna yoğunlaşmış ve bu çerçevede perinatal D vitamini eksikliği önem kazanmıştır. Gebelikle ilişkili olarak D vitamini eksikliği gebede en sık preeklempsi, gestasyonel diyabet ve pediodontal hastalıklara yol açmakta, bunların arasında preeklempsi ve gestasyonel diyabet fetüste intrauterin gelişme geriliği (IUGG) ve preterm doğuma sebep olarak yenidoğan bireyin bütün yaşantısını olumsuz etkilemektedir (7). Ayrıca, maternal D vitamini eksikliği, yenidoğan ve bebeklik dönemindeki D vitamini eksikliği ve “infantil rikets” için en önemli risk faktörüdür. Bununla birlikte D vitamininin özellikle kemik dışı yan etkileri göz önüne alındığında gebelik dönemi kritik bir dönemdir ve fetüs üzerindeki etkileri yaşam boyu sürer (8). Lefferaar ve ark. (9) yaptıkları bir çalışmada; D vitamini seviyeleri yeterli olan kadınlarla D vitamini düzeyi düşük olanlar kadınların bebekleri karşılaştırıldığında, D vitamini düzeyi düşük olan kadınların düşük doğum ağırlıklı ve gebelik yaşına göre küçük bebek (Small for gestational age-SGA) dünyaya getirme riski yüksek bulunmuştur.
       Fetal hayatta ve yaşamın erken evrelerinde D vitamini düzeylerinin yeterli olması, beyin gelişimi ve zihinsel işlevsellik açısından hayati öneme sahip normal reseptör transkripsiyonel aktiviteyi sağlar. D vitamini; öğrenme, bellek, motor kontrol ve sosyal davranışta doğrudan yer alan proteinleri etkiler ve hedefe yönelik davranış, dikkat ve değişime uyum gibi yönetimsel işlevler üzerinde pozitif etkiler gösterir (10). Aynı zamanda, D vitamini, beyin gelişimi üzerinde doğrudan etkileri olan nöroaktif özelliklere sahip bir steroid türevi olarak ortaya çıkmakta olup, 1,25 (OH) 2D, beynin hücresel mimarisini uyarlayan sinir büyüme faktörü ve glial hücre dizisi nörotropik faktörünü düzenler. Ayrıca, aktive D vitamini nöromodülasyon, anti-inflamatuar, anti-iskemik ve anti-oksidan özellikler ile nöroprotektif etkiler de gösterir (38).
       Güncel veriler D vitamini eksikliğinin yenidoğanın geçici takipnesi (YGT) için risk faktörü olabileceğini göstermektedir. YGT gelişen bebekler ile annelerinden ve sağlıklı bebekler ile annelerinden alınan kan örneklerinin karşılaştırıldığı çalışmada, YGT gelişen bebeklerde şiddetli D vitamini eksikliğinin (%35.5) olduğu bulunmuştur (39). Şiddetli D vitamini eksikliği sadece YGT olan bebeklerde değil, aynı zamanda Respiratuvar Distres Sendromu (RDS) olan bebeklerde de tespit edilmiştir (40). Ayrıca çok düşük doğum ağırlıklı preterm bebeklerde artmış RDS riski ile kord kanında düşük 25 (OH)D seviyeleri arasında ilişki bulunmuştur (41).

     

     

     

    REFERANSLAR, KAYNAKÇA

    1. Özalper, B. (2014). GEBELİKTE BESLENME . Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 2 (2) , 270-278 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/msufbd/issue/19659/370822
    2. GTBD / www.gtbd.org.tr. “ Vitamin ve Mineraller ”. Erişim : 22.01.2022 https://gtbd.org.tr/vitamin-ve-mineraller/
    3. Rıdvan A. B12 Vitamini: Anemiden Vasküler Sorunlara. XXIX. Ulusal Hematoloji Kongresi. Erişim : 22.01.2022 https://www.thd.org.tr/thdData/userfiles/file/b12.pdf
    4. Baker H, S Hockstein, B DeAngelis, BK Holland: Thiamin status of gravidas treated for gestational diabetes mellitus compared to their neonates at parturition. Int J Vitam Nutr Res 70 (2000) 317
    5. Newberne PM, WR Young: Marginal vitamin B12 intake during gestation in the rat has long term effects on the offspring. Nature 242 (1973) 263
    6. Bakker SJ, JC ter Maaten, RO Gans: Thiamine supplementation to prevent induction of low birth weight by conventional therapy for gestational diabetes mellitus. Med Hypotheses 55 (2000) 88
    7. Alper Gürz, A., Artıran İğde, F. A., Dikici, M. F. (2015). D vitamininin fetal ve maternal etkileri. Konuralp Tıp Dergisi, 7(1), 69-75.
    8. T.C. Sağlık Bakanlığı. Türkiye Beslenme Rehberi (TÜBER): T.C. Sağlık Bakanlığı, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, 2015. Erişim Adresi:https://dosyasb.saglik.gov.tr/ Eklenti/10915,tuber-turkiye-beslenme-rehberipdf.pdf.
    9. EFSA Panel on Dietetic Products, Nutrition and Allergies, 2014. Scientific Opinion on Dietary Reference Values for folate. EFSA Journal 2014; 12 (11): 3893.
    10. Antony AC. In utero physiology: role of folic acid in nutrient delivery and fetal development. The American journal of clinical nutrition. 2007;85(2):598-603.
    11. Khan KM, Jialal I. Folic acid (folate) deficiency. StatPearls [Internet]: StatPearls Publishing; 2019.
    12. Jing Y, Zheng YZ, Cao LJ, Liu YY, Wen L, Huang GW.Periconceptional folic acid supplementation in Chinese women: a cross-sectional study. Biomedical and Environmental Sciences. 2017;30(10):737-748.
    13. Obeid R, Murphy M, Solé-Navais P, Yajnik C. Cobalamin status from pregnancy to early childhood: lessons from global experience. Advances in Nutrition. 2017;8(6):971-979.
    14. Aksu H, Sevil Ü, Yurtsev E, Güvendiren G. Nöral tüp defektleri ve folik asit. Maltepe Üniversitesi Hemşirelik Bilim ve Sanat Dergisi. 2010;2:1992.
    15. Li K, Wahlqvist ML, Li D. Nutrition, one-carbon metabolism and neural tube defects: a review. Nutrients. 2016;8(11):741.
    16. Gaskins AJ, Rich-Edwards JW, Hauser R, Williams PL, Gillman MW, Ginsburg ES, et al. Maternal prepregnancy folate intake and risk of spontaneous abortion and stillbirth. Obstetrics and gynecology. 2014;124(1):23-31.
    17. Forges T, Monnier-Barbarino P, Alberto J, Gueant-Rodriguez R, Daval J, Gueant J. Impact of folate and homocysteine metabolism on human reproductive health. Human reproduction update. 2007;13(3):225-238.
    18. Czeizel AE, Vereczkey A, Szabó I. Folic acid in pregnant women associated with reduced prevalence of severe congenital heart defects in their children: a national population-based case–control study. European Journal of Obstetrics & Gynecology and Reproductive Biology. 2015;193:34-39.
    19. Fekete K, Berti C, Cetin I, Hermoso M, Koletzko BV, Decsi T. Perinatal folate supply: relevance in health outcome parameters. Maternal & child nutrition. 2010;6(Suppl 2):23-38
    20. Rosenquist TH. Folate, homocysteine and the cardiac neural crest. Developmental Dynamics. 2013;242(3):201-218.
    21. Cantarella CD, Ragusa D, Giammanco M, Tosi S. Folate deficiency as predisposing factor for childhood leukaemia: a review of the literature. Genes & nutrition. 2017;12(1):14.
    22. Smulders Y, Smith D, Kok R, Teerlink T, Swinkels D, Stehouwer C, et al. Cellular folate vitamer distribution during and after correction of vitamin B12 deficiency: a case for the methylfolate trap. British journal of haematology. 2006;132(5):623-629.
    23. Stabler SP. Vitamin B12 deficiency. New England Journal of Medicine. 2013;368(2):149-60.24. EFSA Panel on Dietetic Products, Nutrition and Allergies. Scientific opinion on dietary reference values for cobalamin (vitamin B12). EFSA Journal. 2015;13(7):4150.
    25. Acılmıs YG, Dikensoy E, Kutlar AI, Balat O, Cebesoy FB, Ozturk E, et al. Homocysteine, folic acid and vitamin B12 levels in maternal and umbilical cord plasma and homocysteine levels in placenta in pregnant women with pre‐ eclampsia. Journal of Obstetrics and Gynaecology Research. 2011;37(1):45-50.
    26. Puri M, Kaur L, Walia GK, Mukhopadhhyay R, Sachdeva MP, Trivedi SS, et al. MTHFR C677T polymorphism, folate, vitamin B12 and homocysteine in recurrent pregnancy losses: a case control study among North Indian women. Journal of perinatal medicine. 2013;41(5):549- 554.
    27. Trofimiuk-Mudlner M, Hubalewska-Dydejczyk A. Iodine deficiency and iodine prophylaxis in pregnancy. Recent patents on endocrine, metabolic & immune drug discovery. 2016;10(2):85-95.
    28. Chittimoju SB, Pearce EN. Iodine deficiency and supplementation in pregnancy. Clinical obstetrics and gynecology. 2019;62(2):330-338.
    29. Hamrosi MA, Wallace EM, Riley MD. Iodine status in pregnant women living in Melbourne differs by ethnic group. Asia Pacific journal of clinical nutrition. 2005;14(1).
    30. Qian M, Wang D, Watkins WE, Gebski V, Yan YQ, Li M, et al. The effects of iodine on intelligence in children: ameta-analysis of studies conducted in China. Asia Pacific journal of clinical nutrition. 2005;14(1):32-42.
    31. Zimmermann MB. Iodine deficiency in pregnancy and the effects of maternal iodine supplementation on the offspring: a review. The American journal of clinical nutrition. 2009;89(2):668-672.
    32. Hynes KL, Otahal P, Hay I, Burgess JR. Mild iodine deficiency during pregnancy is associated with reduced educational outcomes in the offspring: 9-year follow-up of the gestational iodine cohort. The Journal of Clinical Endocrinology & Metabolism. 2013;98(5):1954-1962.
    33. Santiago P, Velasco I, Muela JA, Sánchez B, Martínez J, Rodriguez A, et al. Infant neurocognitive development is independent of the use of iodised salt or iodine supplements given during pregnancy. British journal of nutrition. 2013;110(5):831-839.
    34. Secretariat W, Andersson M, De Benoist B, Delange F, Zupan J. Prevention and control of iodine deficiency in pregnant and lactating women and in children less than 2-years-old: conclusions and recommendations of the Technical Consultation. Public health nutrition. 2007;10(12A):1606-1611.
    35. Leung AM, Pearce EN, Braverman LE. Iodine nutrition in pregnancy and lactation. Endocrinology and Metabolism Clinics. 2011;40(4):765-777.
    36. Becker DV, Braverman LE, Delange F, Dunn JT, Franklyn JA, Hollowell JG, et al. Iodine supplementation for pregnancy and lactation—United States and Canada: recommendations of the American Thyroid Association. Thyroid. 2006;16(10):949-951.
    37. Acıbadem Mobil. Erişim: 22.01.2022https://www.acibademmobil.com.tr/hamilelikte-kullanilan-vitaminler/
    38. Bouvard, B., Annweiler, C., Sallé, A., Beauchet, O., Chappard, D., Audran, M., Legrand, E. (2011). Extra skeletal effects of vitamin D: Facts, uncertainties, and controversies. Joint Bone Spine, 78, 10-6.
    39. Gür, E. B., Kasap, E., Genç, M., Tatar, S., Buğday, S., Turan, G. A., et al. (2015). Maternal vitamin D eksikliği yenidoğanın geçici takipnesi için risk faktörü olabilir. Türkiye Klinikleri Journal of Gynecology and Obstetrics, 25(4), 231-236.
    40. Ataseven, F., Aygün, C., Okuyucu, A., Bedir, A., Küçük, Y., Küçüködük, S. (2013). Is vitamin D deficiency a risk factor for respiratory distress syndrome? International Journal of Vitamin and Nutrition Research, 83(4), 232-7. 41. Fettah, N. D., Zenciroğlu, A., Dilli, D., Beken, S., Okumuş, N. (2015). Is higher 24-hiydroxyvitamin D level preventive for respiratory distress syndrome in preterm infants? American Journal of Perinatology, 32(3), 247-50.
    42. T.C. Sağlık Bakanlığı – Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü. Bebeklerde D vitamini yetersizliğinin önlenmesi ve kemik sağlığının korunması projesi, 2005. http://www.istanbulsaglik.gov.tr/w/sb/halksag/belge/ mevzuat/bebek_dvit_yet_kemik_kor_projesi.pdf. Erişim Tarihi Temmuz 10, 2018.
    43. Viljakainen, H. T., Korhonen, T., Hytinantti, T., Laitinen, E. K. A., Andersson, S., Mäkitie, O., et al. (2011). Maternal vitamin D status affects bone growth in early childhood – a prospective cohort study. Osteoporosis International, 22 (3), 883-91.
    44. Erata E.Y, Güçlü S, ”Gebelikte Vitamin Desteği”. Perinatoloji Dergisi • Cilt: 11, Say›: 1-2/Mart-Haziran 2003
    45. Ankara Üniversitesi açık ders. Erişim : 22.01.2022 https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/61130/mod_resource/content/0/B5-%20B6%20-B11%2CB12.pdf
    46. Memorial Sağlık Rehberi. Erişim : 22.01.2022. https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/biotin-h-vitamininin-faydalari-nelerdir. Memorial Tıbbı Yayın Kurulu, Güncelleme Tarihi : 20 Ağustos 2021
    47. Medicana Sağlık Rehberi. Erişim : https://www.medicana.com.tr/saglik-rehberi-detay/12514/b-vitamini 22.01.2022
    48. Florence Nightingle hastaneleri. Sağlık Rehberi Erişim : 22.01.2022 https://www.florence.com.tr/folik-asit
    49. Acıbadem Hastaneleri. İlgi Alanları, Erişim : 22.01.2022 https://www.acibadem.com.tr/ilgi-alani/b12-vitamini-eksikligi/#genel-tanitim.
    50. Medicalpark Hastaneleri. Sağlık Rehberi, Beslenme ve Diyet, Erişim : 22.01.2022, https://www.medicalpark.com.tr/b6-vitamini/hg-2385
    51. Synevo Laboravutarları. “İyot Eksikliği yediden yetmişe sorun”. Erişim : 22.01.2022 https://synevo.com.tr/tr/Iyot-Eksikligi-Yediden-Yetmise-Ciddi-Bir-Sorun
    52. Synevo Laboravutarları. “İyot Eksikliği yediden yetmişe sorun”. Erişim : 22.01.2022 https://synevo.com.tr/tr/B-Kompleks-Vitaminlerinin-Karmasik-Dunyasi
    53. Dr. Emre Topal. B12 Vitamini deyip geçmeyin. Erişim : 22.01.2022 https://dremretopal.com/b12-vitamini-vitamin-deyip-gecme/
    54. Synevo Laboravutarları. “Glutatyon Nedir, Ne işe Yarar?” Erişim : 23.01.2022 https://synevo.com.tr/tr/Glutatyon-Nedir-Ne-Ise-Yarar
    55. Kan Hastalıkları .www.kanhastalıkları.org.tr  Erişim : 23.01.2022 “ http://www.kanhastaliklari.org.tr/icerik.php?id=127&alt_id=196 
    56. Synevo Laboravutarları. “Homosistein Nedir?” Erişim : 23.01.2022 https://synevo.com.tr/tr/Homosistein-Nedir
    57. Tunçbilek E, Boduroğlu K, Alikasifoglu M. Neural tube defects in Turkey: prevalence, distrubition and risk factors. Turk J Pediatr 1999; 41: 299- 305.
    58. Shutleff DB, Graaf WD. Overwiew of clinical issues in the management of myelomeningocele. In: Sarwark JF, Lubicky JP, eds. Caring for the child with spina bifida. 1st ed. Ill›nois: Published by American Academy of Orthopaedic Surgeons; 2001 p 1- 11.
    59. Czeizel AE. Primary prevention of neural tube defects and some other major congenital abnormalities: recommendations for the appropriate use of folic acid during pregnancy. Paediatr Drugs 2000; 2: 437- 49.
    60. Bailey LB, Rampersand GC, Kanwell GP. Folic acid supplements and fortication affect the risk for neural tube defects, vascular disease and cancer: evolving science. J Nutr 2003; 133: 1961S8S
    61. Coşar E, Köken G, Köken R, Şahin Kır F, Yeşildağer E, T. Arıöz D, Hamide M, Yılmazer M. Gebelik ve Nöral Tüp Defektleri. Araştırma Clinic Investigation Erişim : 23.01.2022
    62.. Spina bifida nedir?  Belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir?  www.medicalpark.com . Erişim : 23.01.2022https://www.medicalpark.com.tr/spina-bifida